• Keine Ergebnisse gefunden

Beydağları Yüzey Araştırmaları 2009: Mnara Surveys in the Beydağları in 2009: Mnara

Im Dokument News of Archaeology from (Seite 116-120)

İsa KIZGUT – Emrah AKALIN

YÜZEY ARAŞTIRMA RAPORLARI SURVEY REPORTS

sonucu özellikle konutların planlarında bir karakteristik oluştuğu söylenebilir.

– Arka duvarlar ya ana kayaya yaslandırılmış ya da kıs-men ana kaya düzleştirilerek oluşturulmuştur.

– Cepheler genellikle vadiye (batıya) bakmaktadır.

– Yapıların cephesinde mutlaka sokak bulunur, bu sokakların da topografya nedeniyle genellikle dolgu ile oluşturulan teraslar üzerine yapıldığı görülür.

– Yapılar, plan olarak genellikle cepheden girilen bir ön oda (koridor) ve bu ön odadan ulaşılan mekânlardan oluşmuştur (Res. 2).

– Aynı teras üzerinde bulunan yapıların hemen hepsi aynı büyüklükte değildir. Kompleks olarak değerlen-dirdiğimiz yapıların en dışında kalan mekân diğer yapıdan hem soyutlanmış hem de mimari olarak cep-hesi vurgulanmıştır. Eldeki bulgulara göre kesin olma-sa da bu mekânların özel olarak düzenlenmiş andron ya da kutsal amaçlı mekânlar olabileceği gibi hayvan-cılığa uygun olan Mnara’da, elde edilen yünlerden dokuma tezgâhlarının bulunduğu bağımsız işlikler de olabileceği düşünülmektedir (Res. 3).

Yapıların tamamı konut değildir, ticari agora, meclis binası gibi belirli olanlar dışında yapıları konuttan ayıran özellikte olanlar da tespit edilmiştir. Bunlar; cephesinde çift girişi bulunanlar ile mimari dokusuyla konut olama-yacak kalitede işçiliğe sahip olanlardır.

Yapılan gözlem ve incelemeler sonucunda, yerleşimde bulunan ve yaşam için çok önemli işlevi olan sarnıçlar için de genel kuralların uygulandığı tespit edilmiştir:

– İncelenenlerin tamamı armudi (ağzı ve dibi dar, ortası geniş) formludur. Sarnıçların mimari formu tarihleme için başvurulan özelliklerden biridir. Armudi form

– Along the facades of the buildings extend streets which, due to topography, are usually formed on top of the filled terraces.

– The buildings usually have a vestibule (corridor) accessed from the façade and the interior rooms are accessed from this vestibule (Fig. 2).

– Almost none of the buildings on the same terrace are of the same size. The outermost room in buildings that might be considered as complexes, is isolated and has an architecturally articulated façade. According to the data at hand, these rooms could be androns or spe-cially arranged rooms with a sacred function, or inde-pendent work-areas containing wool-weaving looms as Mnara was appropriate for animal husbandry (Fig. 3).

Not all buildings are houses; apart from the clearly dis-tinct ones such as the commercial agora and assembly hall, some buildings are seen to be different from houses.

These have double entranceways on the façade, plus an architectural exterior that is too superfluous for a dwelling.

On site observations and investigations found general rules were applied for cisterns in the settlement:

– All the cisterns examined have a pear-like shape (i.e., mouth and bottom are narrow while the belly is wide). Architectural form of cisterns is usually consid-ered a criterion for dating and pear-shaped cisterns are thought to be from the Hellenistic period.

– Mouth diameters vary from 1.20 to 1.50 m. and are closed off with a lid (Fig. 4). This point was identified from the extant examples while those without a lid do bear traces of a lid.

Res. 1 Mnara, genel Fig. 1 General view of Mnara

Res. 2 Konut planı Fig. 2 A house plan

için Hellenistik Dönem tarihlemesi genelde kabul görmektedir.

– Ağız çapları 1.20 ile 1.50 m. arasında ve mutlaka kapakla örtülüdür (Res. 4) (Korunabilmiş örneklere göre bu tespit yapılmış, kırık olanların bazılarında da kapağa ait izler gözlemlenmiştir).

– Yapılardan çok uzak tutulmamıştır. Sokak suları ile değil çatı suları ile doldukları kesindir. Çünkü sokak-lar hep yapısokak-ların cephesinde, sarnıçsokak-lar ise avluda yer almaktadır.

– Sarnıçlar büyük oranda ana kayaya oyulmuş, gerek duyulduğunda örülerek tamamlanmıştır.

– Korunmuş örneklere göre sarnıçlara çatı suyunu yön-lendiren çörtenli oluk blokları kullanılmıştır (Res. 5).

– Mezar tipleri, geçen sezon yaptığımız sınıflamaya göre, kaya mezarı (Sadece tek örnek vardır. Bu mezar Roma Dönemi’ne tarihlenir ve kent girişinin çok dışında ve alt kotta bulunmaktadır) khamosorionlar, lahitler ve örgü mezarlardır. Bu sezon yapılan araştır-malarda lahitler için yeni bulgular ve buna göre yeni sonuçlar elde edilmiştir.

– Lahitler bir avlu içerisine alınmışlardır ve bu avlular konutlara yakın veya bağlıdır.

– Dar olan lahitlerde görülmeyen bir özellik geniş lahit-lerde dikkat çekmektedir. Lahdin içi boydan boya ince bir kanalla ayrılmıştır. Bu kanalın bir tek açıkla-ması vardır. Geniş olan alan ikiye bölünerek kullanıl-mak istenmiş olmalıdır.

– Lahitlerin tamamına yakını yalındır. Bazılarında tabu-la ansata görülmektedir.

– They are close to buildings. It is certain they were filled with the water from the roofs, not from the streets, because the streets extend along the facades of the buildings while the cisterns are located in courtyards.

– The cisterns are hewn from the bedrock to a great extent and any gap is completed with masonry.

– According to extant examples, the water from the roof was directed to the cisterns by channeled masonry ending with gargoyles (Fig. 5).

Grave types are, according to our previous surveys, rock tombs, rock sarcophagi (chamosoria). Sarcophagi and built-tombs were found with only a single example from the Roman period, located some distance from the town.

This year’s campaign compiled new sarcophagi and thus new results.

– Sarcophagi are placed within a courtyard close or next to a house.

– A feature not observed in narrow sarcophagi is found in wide sarcophagi, which have a thin longitudinal groove. This groove can be explained only in one way – the wide area is divided into two for multiple uses.

– Almost all the sarcophagi are plain; only a few have tabulae ansatae.

Epigraphic Work

New inscriptions found in 2009 were turned over to Prof. Dr. B. İplikçioğlu and his team, who have been conducting the epigraphic surveys of the region. The most important inscription, which honors Emperor Res. 3 Dokuma tezgâhı ağırlıkları

Fig. 3 Loom weights

Res. 4 Sarnıç ağzı Fig. 4 Mouth of a cistern

YÜZEY ARAŞTIRMA RAPORLARI SURVEY REPORTS

Epigrafik Çalışmalar

2009 Mnara araştırmaları sırasında yeni tespit edilen yazıtlar bölgenin epigrafik araştırmalarını yürüten Prof.

Dr. B. İplikçioğlu ve ekibine teslim edilmiştir. Yazıtlardan en önemlisi ilk çözümlemeye göre erken Roma Dönemi’ne aittir. İmparator Caligula ve eşi Messalina için dikilen onur yazıtıdır. Yani Likya Bölgesi’nin Roma eyaleti ilan edilişinin hemen başında Mnara Demosu tarafından Roma İmparatoru ve eşine armağanıdır.

Mnara Çevresi Araştırmalar

Kent merkezi çalışmaları dışında yerleşimin çevresinde de araştırmalar sürdürülmekte ve halktan alınan bilgiler değerlendirilmektedir. Bu çalışma ile küçük yerleşimle-rin merkezlerle bağlantıları da anlaşılmaktadır. Üçoluk Yaylası içerisinde bir kayalığın alnacında yer alan kabart-ma elinde tuttuğu budaklı sopa ile Herakles olarak tanımlanmıştır (Res. 6).

Roman period. That is, the demos of Mnara honored this Roman emperor and his wife right from the beginning when Lycia was declared a Roman province.

Surveys in the Environs of Mnara

Surveys continued outside the settlement and locals were interviewed. This survey also investigated connec-tions of small settlements with their major city. At Üçoluk Yaylası a rock relief was identified as Herakles holding his club (Fig. 6).

Res. 5

Çörten iç görünüş Fig. 5

Interior of a gargoyle

Res. 6 Herakles kabartması Fig. 6

Relief of Herakles

2008 ve 2009 yılları yaz aylarında N. Momigliano baş-kanlığındaki bir ekip tarafından Fethiye İlçesi’ndeki Çaltılar Köyü yakınındaki höyükte arkeolojik yüzey araş-tırmaları gerçekleştirilmiştir (Res. 1). İngiltere Bristol ve Liverpool ve Türkiye’den de Uludağ Üniversiteleri ara-sında uluslararası işbirliği ile hayata geçirilen bu projeye Türkiye’den ve Avrupa Birliği ülkelerinden çeşitli kurum-lardan katılım sağlanmıştır.

Projenin asıl amacı Çaltılar Höyüğü’nün sistematik yüzey araştırmasını (ve de gelecekte kazılarını) yaparak genelde Klasik Dönem öncesi güneybatı Anadolu, özel-de ise Likya Bölgesi’nin yerleşme tarihi ve maddi kültü-rüne dair yeni kanıtlar toplamaktır.

Yaklaşık üç hektarlık bir alan kaplayan höyük, 1980’lerin sonlarında Dr. J. Coulton’un başkanlığındaki Balboura yüzey araştırmaları sırasında ilk kez incelenmiştir.

Coulton’un ön raporlarında, görsel malzeme olmaksızın burada İ.Ö. 4., 3. ve 1. binyıl başına ait seramikler bulunduğu belirtiliyordu. 1990 yılında höyük ve civarı arkeolojik sit ilan edilmiş ancak 2008 yılına kadar bura-daki tek arkeolojik etkinlik Fethiye Müzesi uzmanları tarafından yüzeyden seramik toplanması olmuştur.

Ekibimiz 2008 ve 2009 yıllarının yaz aylarında topogra-fik, jeofizik ve arkeolojik incelemeler yaptı. Öncelikle höyüğün hemen bitişiğindeki tarlalarda inceleme yapa-rak ne kadar yayıldığını ve bir aşağı kent bulunup bulun-madığını değerlendirmek istedik. Höyüğün doğu ve batı kenarlarında arkeolojik malzemede ani bir azalma göz-lendi. Ancak kuzey ve güneyde seramik bakımından ve diğer buluntularca zengin tarlaların olması aşağı terasla-rın varlığı anlamına gelebilir. Daha da güneyde yer alan tarlalarda ise Roma Dönemi malzemesi görüldüğünden bilahare jeofizik inceleme sahasına dâhil edildiler. Bu ön ve hızlı yüzey araştırmasından sonra tüm höyüğün bir kontur haritası hazırlanarak jeofizik tetkik ve yüzey buluntularının yoğun toplanmasına uygun topografik

In the summers of 2008 and 2009, a team led by N. Momigliano conducted archaeological investigations of the höyük located near the modern village of Çaltılar, in the district of Fethiye (Fig. 1). This is an international collaborative project working under the aegis of the Universities of Bristol, Liverpool and Bursa (Uludağ Üniversitesi), and with collaborators from several other institutions in Turkey and the present European Union.

The overall aim of the project is to provide new evidence regarding the settlement history and material culture of pre-Classical SW Anatolia in general (and Lycia in par-ticular), by means of a systematic survey of Çaltılar höyük, hopefully to be followed by extensive excava-tions.

The höyük, which extends over about 3 hectares, was first investigated during the work of the Balboura Survey, directed by Dr. J. Coulton in the late 1980s. Coulton’s preliminary reports mentioned, but did not illustrate, the presence of ceramics belonging to the 4th, 3rd and early 1st millennia B.C. In 1990 the site and its environs were declared a protected archaeological area, but until the summer of 2008 the only archaeological activity had been the occasional collection of surface finds by mem-bers of staff from the Fethiye Museum.

During the summers of 2008 and 2009 our team pro-duced topographical, geophysical, and archaeological surveys of the site. First of all, we began with a rapid reconnaissance in the fields immediately adjacent to the höyük, to assess the extent of the site, and particularly the presence of a possible ‘lower’ town. This activity revealed a sudden drop-off in archaeological remains to the east and west of the visible edges of the mound. To the north and south, however, there were fields rich in pottery and other finds, which may represent lower ter-races. Fields further south yielded some Roman material, and were included in the subsequent geophysical

Im Dokument News of Archaeology from (Seite 116-120)