• Keine Ergebnisse gefunden

Does Power of Political Economy and Regulation Make Istanbul a Financial Center?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Aktie "Does Power of Political Economy and Regulation Make Istanbul a Financial Center?"

Copied!
53
0
0

Wird geladen.... (Jetzt Volltext ansehen)

Volltext

(1)

Munich Personal RePEc Archive

Does Power of Political Economy and Regulation Make Istanbul a Financial Center?

Coskun, Yener

Mulkiyeliler Birligi

1 November 2011

Online at https://mpra.ub.uni-muenchen.de/36847/

MPRA Paper No. 36847, posted 22 Feb 2012 14:52 UTC

(2)

Bilsay Kuruç’a Armağan 525

Ekonomi Politik ve Düzenlemenin Gücü İstanbul’u Finans Merkezi Yapabilir mi?

Yener Coşkun*

Özet

Kalkınmışlık ölçütleri açısından ülkemiz çoğu ülkenin gerisindedir. Ulusal ekonominin ve finansal sistemin birçok açıdan az gelişmişliği/riskliliği veri iken İstanbul’un finans merkezi olmasına ilişkin çalışmalar paradoksal görünmektedir. Bu amaçla ortaya konulan yaklaşımın ekonomik ve siyasi olmak üzere iki önemli dayanağının bulunduğu düşünülmektedir. Ekonomik bağlamda Türk ekonomisinin artık “güvenli liman” haline geldiği üzerinde durulurken, politik yaklaşımda ise 11 Eylül sonrasında değişen siyasi iklim çerçevesinde gelişen yeni ekonomi politiğin ülkemiz lehine ekonomik avantaja dönüştürülebileceği gündeme getirilmektedir. Söz konusu avantajlardan finansal merkez olunması şeklinde bir değerin ortaya çıkmasında ise;

kamu yönetiminin düzenleme işlevine merkezi bir rol verildiği görülmektedir. Yöntem olarak literatür taraması ve karşılaştırmalı veri analizinin esas alındığı bu çalışmada, düzenlemeci bir yaklaşım çerçevesinde İstanbul’un finansal merkez olması projesinin gerçekleştirilebilirliği incelenmiştir. İnceleme sonucunda; daha çok konjonktürel nedenler/siyasi cazibesi nedeniyle gündeme getirildiği ve içsel dinamiklerinin zayıf olduğu düşünülen İstanbul’un finansal merkez olması projesinin; salt düzenlemeci bir yaklaşım çerçevesinde hayata geçirilmesinin gerçekçi/inandırıcı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Finansal merkez, İstanbul, finansal güvensizlik, düzenleme, Londra.

1. Giriş

Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak, ey bin kocadan artakalan dul kız; güzelliğindeki tazelik büyüsü henüz besbelli, sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor.

Sis, Tevfik Fikret Kalkınmanın sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel ölçütleri açısından ülkemiz birçok ülkenin gerisindedir. 1980 sonrasının ekonomik anlayışı dışa açık ve bir yönüyle rekabetçi bir ekonomik sistemi gündeme getirmiştir. Dikkat çekici bir dönüşüme neden olduğu ve çeşitli faydalar sağladığı açık olmakla birlikte, neo- liberal politikaların ulusal ekonomide uzun yıllardır karşı karşıya olunan birçok yapısal sorunun çözümünde etkisiz kaldığı açıktır.

* Yener COŞKUN, Sermaye Piyasası Kurulu Baş Uzmanı. e-posta: ycoskun@spk.gov.tr MRICS, halen Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Taşınmaz Geliştirme Ana Bilim Dalı’nda doktora çalışmalarını (Tez Aşaması) sürdürmektedir.

Bu çalışmada yer alan görüşler Yazar’a ait olup, bağlantılı olunan kurumların görüşlerini yansıtmamaktadır.

(3)

Bu sorunlardan ilk akla gelenler; yapısal nitelik kazanmış bütçe açıkları ve yüksek kamu kesimi borçlanma gereği, ekonominin yüksek enflasyon/faiz oranı sarmalından çıkamaması, üretim ekonomisinin rantiye ekonomisi ile önemli ölçüde ikame edilmesi,cari açık ve sıcak para ekonomisinin ekonomik güvenliği tehdit edebilecek boyutlara varan riskleri, yüksek iç ve dış borçlar, kayıt dışı ekonomi, yapısal nitelikleri bulunan istihdam sorunları, gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve çalışma hayatında yaşanan sorunlar olarak özetlenebilir.

Türk ekonomisine yönelik uluslararası gözlemler uzun yıllardır ısrarla;

ulusal ekonominin iş yapma biçimleri açısından şeffaf olmadığını ve verimlilik/

rekabetçi yönünün zayıf olduğunu belirtmektedir. Ekonomiye akışkanlık kazandıran finansal sisteme bakıldığında ise ülkemiz finansal sisteminin birçok açıdan yeterince gelişmemiş olduğunu söylemek mümkündür.

Finansal sistemdeki sektörel ağırlıklar dikkate alındığında banka odaklı bir finansal sisteme sahip olunmasına rağmen, ülkemiz bankacılığının birçok açıdan gelişmiş ülkelerdeki örneklerin gerisinde kaldığı söylenebilir. Banka dışı sektörler bağlamında bakıldığında ise sermaye piyasaları ve sigortacılık sektörünün, bankacılık sektörüne kıyasen, daha da az geliştiği görülmektedir.

Bu kapsamda,kamu ve özel sektördeki kaynak açığını karşılamak amacındaki Türk bankacılık sisteminin temelde yurt dışı kurumlardan fon talep eden birimler olduğunu, sermaye piyasalarının iç kaynağa ve krediye dayalı finansmana seçenek teşkil edecek boyutlarda büyüyemediğini ve sermaye piyasasındaki yapıya benzer biçimde sigortacılık sektörü ürünlerinin/hizmetlerinin de gelişmiş ülkelere kıyasen yeterince gelişemediğini belirlemek gereklidir. Yine belirtmek gerekir ki, ülkemiz finansal sistemi küresel krizden sınırlı biçimde etkilenmiş olmakla birlikte, bu durum yukarıda yer verilen belirlemeleri olumsuzlayacak ve yapısal bir değişime neden olabilecek koşulları taşımamaktadır.

Yurt içi finans sektörünün az gelişmesinde kırsal kesimdeki tüketim-tasarruf alışkanlıkları ve inanca dayalı davranışların da önemli bir payı bulunmakla birlikte; finansal ürün ve hizmet tüketicilerinin finansal sisteme karşı duyduğu güvensizliğin de bu sonuçta etkili olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda Türk halkının finansal varlık dışı yatırımlarının ve yüksek varlığa sahip bireysel/

kurumsal yatırımcıların yurt dışı finansal varlıklara yönelik yatırımlarının tahmini büyüklüğü dikkate alındığında; yurt içi yerleşiklerin finansal sisteme yeterince güvenmediğini ileri sürmek mümkündür.

Ulusal ekonominin ve finansal sistemin birçok açıdan az gelişmişliği/riskliliği veri olmakla birlikte, son yıllarda İstanbul’un finans merkezi olup olamayacağı konusunun gündeme geldiği görülmektedir. Ekonomik veriler ve gözlemler ışığında değerlendirildiğinde, İstanbul’un finans merkezi olup olamayacağı tartışmasının son derece paradoksal olduğunu belirtmek gereklidir. Buna karşılık anılan tartışmanın yasal metinlerde ifade bulmak suretiyle kamu kesimi tarafından

(4)

Bilsay Kuruç’a Armağan 527 projelendirilmesi konunun bütün boyutları ile tartışılmasını gerektirmektedir.

Bu amaçla ortaya konulan yaklaşımların ve politika setinin biri ekonomik ve diğeri de siyasi olmak üzere iki önemli dayanağının olduğu düşünülmektedir.

İlk olarak 2000-2001 krizi sonrasında bankacılık kesiminde ortaya çıkan zararların sosyalleştirilmesinin ve düzenleyici/denetleyici yapının güçlendirilmesinin getirdiği göreli istikrarlı ekonomik çevre nedeniyle; küresel finansal krizin Türk finansal sistemi üzerindeki bozucu etkilerinin sınırlı olduğu ve Türk ekonomisinin artık güvenli liman haline geldiği düşüncesinin savunulduğu görülmektedir. 1 İkinci olarak dünyada değişen siyasi iklimin yeni bir ekonomi politik doğurduğu ve bunun da ülkemiz lehine ekonomik avantaja dönüştürülebileceği gündeme getirilmektedir. Bu kapsamda 11 Eylül olayları sonrasında Körfez sermayesinin yeni arayışlara girebileceği ve Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilme sürecinin ülkemize ekonomik faydalar sunabileceği düşünülmektedir. Yurt dışındaki ekonomik ve siyasi gelişmelerin ülkemize doğurabileceği ekonomik faydaların İstanbul’un üretim, ticaret ve finans hayatını geliştirme olasılığının güçlü olması ise; İstanbul’un finansal merkez olabilmesine yönelik görüşlerin ekonomik ve siyasal rasyonelini özetlemektedir.

Uluslararası siyaset sahnesindeki gelişmelerin İstanbul’un finansal merkez olmasındaki rolünü temelde inceleme dışında bırakan bu çalışmada; düzenlemeci bir yaklaşım çerçevesinde İstanbul’un finansal merkez olup olamayacağı incelenmiştir. Çalışmada yöntem olarak literatür taraması ve karşılaştırmalı veri analizi esas alınmıştır.

Çalışma altı bölümden oluşmaktadır. İkinci bölümde yurt içi ve dışı çeşitli raporlarda ve strateji belgesinde İstanbul’un finansal merkez olması, üçüncü bölümde ülkemizdeki finansal az gelişmişlik ve bunun sonuçları, dördüncü bölümünde finansal merkez olarak Londra’nın İstanbul ile karşılaştırılması ve İstanbul’un finansal merkez olma yolunda sahip olduğu avantaj ve dezavantajları incelenmiştir. Beşinci bölümde finansal merkez olma projesinin önündeki en önemli engeller arasında olduğu görülen finansal güvensizlik sorununun yerli ve yabancı yatırımcılar penceresinden değerlendirilmesi ve altıncı bölümde de düzenlemeye dayalı yaklaşımların finansal merkez olunması üzerindeki etkileri incelenmiştir.

2. Çeşitli Raporlarda ve Strateji Belgesinde İstanbul’un Finansal Merkez Olması

En azından bugünkü koşullarda gerçekleşmesi güç görünen İstanbul’un finansal merkez olması projesine, daha çok ülkenin gizilgücüne vurgu yaptığı düşünülen bazı göstergelerin, ilham vermiş olduğu düşünülebilir. Örnek verelim.

1 The Wall Street Journal, “Istanbul Woos Financiers”, http://online.wsj.com/article / SB1000142405274870411 6004575521903751627676.html (Erişim Tarihi: 11.02.2011).

(5)

Türkiye satın alma gücü paritesine göre dünyanın 17 nci büyük ekonomisidir.

2001 yılı cari fiyatlarıyla İstanbul GSYİH’nın % 21,3’ünü üretmektedir. 2 Ülkemizde yetişmiş insan gücü vardır, teşebbüs sahibinin önü açıktır, daha da esnekleşecek iş gücü vardır. Kamu yönetimi “yatırımcı dostudur”, ülkenin ekonomik geleceğini uzun süredir özel sektör yönlendirmektedir. Türkiye sadece açık ve kayıt dışına kaymaya her an hazır esnek bir ekonomik sistemden ibaret değildir. Avrasya’nın daha doğusuna göre Batılı ölçülerde daha modern ve açık görüşlüdür. Diğer metropollere göre ürün ve hizmet maliyetleri düşük olabilmektedir. Genç nüfusun etkili olduğu demografik yapısı, hızlı kentleşme ve birçok sektörde doymamış talebin bulunması gibi unsurlar iç piyasada dinamizm ve kârlılık potansiyelini artırmaktadır.

İş dünyasının kârlılık beklentileri açısından olumlu görünen söz konusu yargıların/ göstergelerin finans merkezi olma yolunda birer alamet olduğunu düşünenlerin;Kurtuluş Savaşı’na karşın 200 yıldan bu yana tartışılan ülkenin siyasi haritasını, geriye doğru salınan vergileri, cari açığı, kronik kamu kesimi borçlanma gereğini, sıcak parayı, dış borçları, bölüşüm sorunlarını, uluslararası kurumların yolsuzluklarla ilgili raporlarını ve hatta İstanbul’un yakın gelecekte finansal merkez olmasının güç olduğu anlamına gelen raporları ne ölçüde dikkate aldıkları tartışmalıdır.

Yöntem olarak diğer göstergeleri başka çalışmalara bırakarak bu bölümde;

yerli/yabancı raporlarda İstanbul’un finansal merkez “adayı” olarak statüsünü, yerli ve yabancı yatırımcının ülkemiz finansal piyasalarına duyduğu güven derecesine işaret eden bazı göstergeleri ve İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) Strateji Belgesi’ni genel hatlarıyla inceleyeceğiz.

2.1. Yerli ve Yabancı Raporlarda İstanbul’un Finansal Merkez Olması

Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB) 3, Türkiye’nin ekonomik büyüklükler itibarı ile “uluslararası finans merkezi” olma hedefinden ziyade “bölgesel finans merkezi” olmayı hedeflemesinin daha doğru bir yaklaşım olduğunu belirtmektedir. Çalışmada, İstanbul’un bölgesel finans merkezi olmasını destekleyecek unsurlar arasında şunlara yer verilmektedir; bankacılık sektöründeki konsolidasyon ve yabancıların banka alımları, AB süreciyle birlikte finans sektörünün yasal altyapısının geliştirilmesi, vergi rejiminde öngörülen değişiklikler, üst kurulların özerkliğinin geliştirilmesi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve İstanbul Altın Borsası’nın (İAB) hızla özelleştirilmesi, İstanbul’un kentsel altyapısının geliştirilmesi vb.

2 Internet: http://tuikrapor.tuik.gov.tr/reports/rwservlet? Ulusal hesap lard b2=&report=i_

tablo1.RDF&p_ tur=3&p _yil1 =2001&p_ il1=34&desformat=html&p_kod =1&EN VID=ulusalhesaplardb2Env (Erişim Tarihi: 10.03.2011).

3 TSPAKB (2007), “Türkiye Sermaye Piyasası Raporu 2006”, Internet: www.tspakb.org.tr (Erişim Tarihi: 12.12.2010). s. 45.

(6)

Bilsay Kuruç’a Armağan 529 Türkiye Bankalar Birliği (TBB) 4 de İstanbul’un finans merkezi olmasını stratejik, finansal ve diğer ölçütler kapsamında ve Londra, Moskova, Varşova, Dubai 5 ve Dublin ile karşılaştırmalı olarak incelemiştir. Bu değerlendirmenin ölçütleri; politik ve ekonomik istikrar, nitelikli işgücü, gelir yaratma potansiyeli, imaj, yasal ortam, mali ortam, düzenleyici çerçeve, altyapı, iş yapma kolaylığı, iş yapma maliyeti, profesyonel hizmetlere erişim ve yaşam tarzı olarak belirlenmiştir.

Deloitte Danışmanlık A.Ş. tarafından Türkiye Bankalar Birliği’ne (TBB) hazırlanan söz konusu raporda alınması istenen tedbirler ve finans merkezi olmak için gerekli görülen koşulların yerine getirilmesi halinde yerel mükemmelliğin ve bölgesel üstünlüğün yakalanacağı vurgulanmaktadır.Yukarıda bahsedilen değerlendirme ölçütlerindeki aksaklıkları gideren ve finans merkezi olmanın koşullarını hazırlayan unsurların bazıları ise şöyle belirlenmiştir; birbiriyle uyumlu ve uluslararası standartlara uyan kanunlar, başarılı bir düzenleyici rolü, uluslararası standartlara uyulması, hava yolu erişimi, vergi düzenlemelerinin açık, şeffaf ve tutarlı olması, tüm rekabet alanlarında dünya standartlarında bir platforma doğru dengeli bir gelişme, uluslararası firmaların yerel piyasalarda rekabet etmesine izin vererek hangi piyasaların büyüyeceğine piyasa oyuncularının karar verebilmesi, bölgesel ticaretin finansmanının kolaylaştırılmasına odaklı bir strateji, finansal merkezin tesis edilmesiyle birlikte piyasaların kazanan ürünün belirlenmesi için kendi içlerinde rekabet etmesine izin verilmesi vb.

Deloitte 6, uygun bir strateji uygulanması halinde, gelişmiş finansal merkezlerin yanında, Pekin, İstanbul, Panama ve Varşova gibi gelişen merkezlerin de dünya finans haritasında bir yer kazanabileceklerini belirtmektedir.

Öte yandan yine Deloitte Danışmanlık A.Ş. tarafından TBB’ye hazırlanan ve yukarıda bahsedilen ilk raporun devamı niteliğindeki raporda İstanbul’un finansal merkez olma potansiyeli bir kez daha değerlendirilmiştir. Söz konusu raporu yayımlayan TBB 7; İstanbul’un gizli kalmış işgücü, gelir yaratma potansiyeli, yaşam tarzı ve iş yapma maliyeti konularında ciddi bir rekabetçi güce sahip olduğunu; gerekli tedbirlerin alınması halinde İstanbul’un değer yaratan ve rekabetçi bir finans merkezi olabileceğini belirtmektedir.

4 TBB (2007b), “İstanbul’un Uluslararası Finans Merkezi Olma Potansiyelinin Değerlendirilmesi”, Ekim, Internet: http://www.tbb.org.tr/turkce/duyurular/tbb/11122007.pdf (Erişim Tarihi: 14.01.2010), s. 6. vd.

5 İstanbul’un bölgesel konum itibarı ile özellikle Dubai ile rekabet etmesi gerektiği yaklaşımının öne çıktığı düşünülmektedir (bkz. The Wall Street Journal, “Istanbul Woos Financiers”, http://

online.wsj.com/article /SB1000142405274870411 6004575521903751627676.html (Erişim Tarihi: 11.02.2011).

6 Deloitte Danışmanlık A.Ş. (2008), “Finansal Merkezlerin Değişen Görünümü”, Internet: www.

deloitte.com (Erişim Tarihi: 22.09.2010). s. 12.

7 TBB (2009), “İstanbul’un Uluslararası Finans Merkezi Olma Potansiyelinin Değerlendirilmesi”, Mayıs, Internet: http://www.tbb.org.tr/Dosyalar/Arastirma_ve_Raporlar/iufm.pdf (Erişim Tarihi: 10.09.2010). s. 4-5.

(7)

İstanbul’un finans merkezi olarak konumunu yabancı kurumların çalışmalarından da takip edebiliriz. Bu bağlamda Z/Yen isimli araştırma grubunun yayımladığı Küresel Finansal Merkezler Endeksi (2), (5), (6) ve (7) (The Global Financial Centres Index/GFCI) isimli çalışmaları aşağıda incelenmektedir.

İstanbul’un dünyadaki ilk 50 finansal merkez listesine dahil edilmediği Z/

Yen’in 2007 yılındaki çalışmasında (GFCI 2), Dubai (21 inci sırada), Bahreyn (37 nci sırada), Bombay (39 uncu sırada) ve Varşova (50 nci sırada) gibi kentlerin finansal merkezler listesine alındığı dikkat çekmektedir. Finansal merkez sayısının 62 olarak belirlendiği 2009 yılında yayımlanan ilk çalışmada (GFCI 5) ise Katar (46), Atina (61) ve Budapeşte (62) gibi yerler listede yer almıştır.

Finansal merkez sayısının 75 olarak belirlendiği 2009 yılında yayımlanan ikinci çalışmada (GFCI 6) ise Jakarta (62), Riyad (68) ve Varşova’nın (69) ardından İstanbul kendine 72 nci sırada yer bulabilmiştir. 2010 yılındaki çalışmada ise İstanbul’un Reykavik’in önünde 74 üncü sırada olduğu görülmektedir. 8

Yapılan değerlendirmenin sistematiğinde; insan kalitesi, iş çevresi, piyasaya erişim, altyapı ve genel rekabetçi yapı ana başlıkları finansal merkez adayları için incelenmektedir. Söz konusu ana başlıklar; eğitim harcamaları, işgücü verimliliği, insani gelişmişlik, yaşam kalitesi, yönetim ve düzenleme kalitesi, vergi oranları, siyasi riskler, yolsuzluklar, ekonomik özgürlük, büro maliyetleri ve şehrin rekabet gücünü ölçen unsurlar gibi alt başlıklar üzerinden derinliğine değerlendirme yapmaktadır. 9

8 Z/YEN (2007), “The Global Financial Centres Index (2)2007”, September, City of London.

Internet: www.cityoflondon.gov.uk (Erişim Tarihi: 25.02.2011). s. 61. Z/YEN (2009a),

“The Global Financial Centres Index (5) 2009”, March, City of London. Internet: www.

cityoflondon.gov.uk (Erişim Tarihi: 25.02.2011). s. 12. Z/YEN (2009b), “The Global Financial Centres Index (6) 2009”, September, City of London. Internet: www.cityoflondon.gov.uk (Erişim Tarihi: 25.02.2011). s. 19. Z/YEN (2010), “The Global Financial Centres Index (7) 2010”, March, City of London. Internet: www.cityoflondon.gov.uk (Erişim Tarihi: 25.02.2011).

s. 28-29.

9 Finansal merkezlerin rekabetçi gücünün belirlenmesine ilişkin ölçütlere ilişkin olarak bkz. Z/

Yen (2005), “The Competitive Position of London as a Global Financial Centre”, November, City of London, Internet: www.cityoflondon.gov.uk (Erişim Tarihi: 31.11.2010). s. 18 vd.

(8)

Bilsay Kuruç’a Armağan 531 Tablo 1. Küresel Finansal Merkezler Endeksindeki Finansal Merkezler

(2007-2010)

I* II III* IV V * VI VII * VIII

1 Londra 1 Londra 1 Londra 1 Londra

2 New York 2 New York 2 New York 2 New York

3 Hong Kong 3 Singapur 3 Hong Kong 3 Hong Kong

4 Singapur 4 Hong Kong 4 Singapur 4 Singapur

5 Zürih 5 Zürih 5 Shenzhen 5 Tokyo

6 Frankfurt 6 Cenevre 6 Zürih 6 Chicago

7 Isle of Man 7 Chicago 7 Tokyo 7 Zürih

8 Cenevre 8 Frankfurt 8 Chicago 8 Cenevre

9 Paris 9 Boston 9 Cenevre 9 Shenzhen

10 Chicago 10 Dublin 10 Şanghay 10 Sidney

11 Sidney 11 Toronto 11 Sidney 11 Şanghay

12 Tokyo 12 Guernsey 12 Frankfurt 12 Toronto

13 Boston 13 Jersey 13 Toronto 13 Frankfurt

14 Dublin 14 Lüksemburg 14 Jersey 14 Boston

21 Dubai 23 Dubai 37 Brüksel 36 Katar

26 Cayman Islands 29 Münih 39 Monako 45 Madrid

28 Hamilton

(Bermuda) 42 Viyana 62 Jakarta 56 Malta

37 Bahreyn 49 Bombay 68 Riyad 60 Mauritius

39 Bombay 46 Katar 69 Varşova 68 Varşova

40 Oman 58 Prag 72 İstanbul 73 Atina

41 Johannesburg 61 Atina 73 Atina 74 İstanbul

50 Varşova 62 Budapeşte 75 Reykavik 75 Reykavik

Açıklamalar:I; GFCI 2 Sıralaması Sıra No, II; GFCI 2 Sıralamasında Finansal Merkezin Adı (2007), III; GFCI 5 Sıralaması Sıra No, IV; GFCI 5 Sıralamasında Finansal Merkezin Adı (2009), V; GFCI 6 Sıralaması Sıra No, VI; GFCI 6 Sıralamasında Finansal Merkezin Adı (2009), VII; GFCI 7 Sıralaması Sıra No, VIII; GFCI 7 Sıralamasında Finansal Merkezin Adı (2010).

*Küresel Finansal Merkezler Endeksi (Global Financial Centres Index; GFCI); Kaynak kurumun 2007 yılındaki (GFCI 2), 2009 yılındaki (GFCI 5 ve GFCI 6) ve 2010 yılındaki (GFCI 7) çalışmalarında ulaşılan sonuçların aktarımıyla oluşturulmuştur.

Kaynak: Z/YEN (2007: 61, 2009a: 12, 2009b: 19 ve 2010: 28-29).

(9)

Z/Yen’in finansal merkezlere yönelik araştırmasında, İstanbul’un adının 2009 Eylül’de yayımlanan rapora dek (GFCI 6) anılmaması ve İstanbul’un bu dönemde yayımlanan raporun ancak 72 inci sırasında yer alabilmesi dikkate değer bir durumdur. Üstelik bu durum ekonominin 2000-2001 krizi sonrasında (küresel krizin etkili olduğu döneme kadar) kesintisiz büyüdüğü ve doğrudan yatırımın ve portföy yatırımlarının ivme kazandığı bir ekonomik dönemin sonunda tecrübe edilmektedir.

Z/Yen dışında da finansal merkezleri inceleyen çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Örneğin Forbes Dergisi 10 dünyanın ekonomik olarak en güçlü kentlerini belirlemiştir. Söz konusu listede İstanbul’a yer verilmemiştir. Ayrıca Mastercard 11 da ticaret merkezleri endeksi (Worldwide Centers of Commerce Index) yayınlamaktadır. 2007 yılında yayımlanan söz konusu endekste İstanbul’a yer verilmezken, 2008 yılında yayımlanan endekste İstanbul 64 üncü sırada yer almıştır. Öte yandan,McKinsey Global Institute 12 tarafından hazırlanan bir çalışmada 2025 yılına kadar İstanbul’un dünya kentleri arasında nüfus büyüklüğü ve 15 yaş altı nüfus büyüklüğü ölçütlerine göre 25 inci ve satın alma gücüne göre yıllık geliri 20.000 doların üzerinde olan hane halkı sayısı açısından da 22 inci sırada olabileceği öngörülmüştür.

Kısacası yukarıda yer verilen ve felsefi/ekonomik/sosyal/tarihsel vb. bağlamda akademik/ derinlikli/çok boyutlu analizler içermeyen raporların nesnel koşullar/

somut gelişmeler ışığında İstanbul’un öngörülebilir bir gelecekte finans merkezi olmasını öngörmedikleri görülmektedir.

2.2. İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Strateji Belgesi Üzerine

02.10.2009 tarih ve 27364 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) Strateji Belgesi’nin “vizyon ve giriş”

bölümlerinde; İstanbul’un öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel finans merkezi olacağı belirtilmektedir. Bu kapsamda ülkemizin sahip olduğu;genç ve dinamik nüfus, nitelikli işgücü, jeopolitik avantajlar, hızlı büyüyen ve gelişen ekonomi, kültürel ve tarihsel birikim, gelişmiş piyasaları, finansal ürün, hizmet ve uygulama çeşitliliği, finans sektöründeki güçlü düzenleme çerçevesi gibi avantajların, İstanbul’un dünyanın önemli ve sayılı finans merkezleri arasındaki

10 Forbes Dergisi (2008b), “World’s Most Economically Powerful Cities”, 15.07.2008 Tarihli Elektronik Nüsha. (http://www.forbes.com/2008/07/15/economic-growth-gdp-biz-cx_

jz_0715powercities.html, Erişim Tarihi: 15.03.2011).

11 Mastercard (2007), “Worldwide Centers of Commerce Index 2008“, Internet: www.mastercard worldwide.com/insights (Erişim Tarihi: 15.03.2011) ve Mastercard (2008), “Worldwide Centers of Commerce Index 2008“, Internet: www.mastercard worldwide.com/insights (Erişim Tarihi:

15.03.2011).

12 Bkz. Richard Dobbs, Sven Smit, Jaana Remes, James Manyika, Charles Roxburgh ve Alejandra Restrepo (2011). “Urban World: Mapping the Economic Power of the Cities”. McKinsey Global Institute. Internet: www.mckinsey.com (Erişim Tarihi: 24.03.2011). s. 3.

(10)

Bilsay Kuruç’a Armağan 533 yerini “yakın vadede” almasına katkı sağlayacağı vurgulanmaktadır. 13

Öte yandan yine aynı belgede;İFM Stratejisi ve Eylem Planı hazırlık çalışmaları kapsamında yabancı yatırımcılara yönelik yapılan anket sonucunda, düzenleme anlayışında değişim ve vergi sisteminin iyileştirilmesinin öncelikli alanlar olarak belirlendiğine ve finansal ürün ve hizmetlerin geliştirilmesine ilişkin olarak ise siyasi istikrarsızlık ve makro ekonomik koşullar ile işlem maliyetlerinin en önemli engeller olarak değerlendirildiğine yer verilmiştir. 14

Genel olarak değerlendirildiğinde İFM Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın yapısal sorunları düzenlemeler yoluyla çözümlemeye çalıştığı ve kurulacak teşvik mekanizmalarına dayalı olarak yerli/yabancı oyuncuların davranışlarını İFM amacı doğrultusunda yönlendirebileceğini varsaydığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte izleyen bölümlerde de tartışıldığı üzere; ülke ekonomisinin ve finansal sistemin mevcut durumu ile yurt içi finansal ürün ve hizmet tüketicilerinin ve yabancı yatırımcıların yapısal nitelik kazanmış eğilimlerinin belgenin inandırıcılığı üzerinde kuşku yarattığı düşünülmektedir.

3. Ekonomideki Yapısal Bir Sorun Olarak Finansal Az Gelişmişlik ve Sonuçları

Finansal sektör Türkiye’nin en azından yakın tarihinde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu bir sektör olmamıştır. Tarih, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ve Cumhuriyet’in de askeri ve siyasi darboğazlarının altında ekonomik/finansal yetersizliklerin önemli bir rolünün bulunduğunu söylemektedir. Bu bölümde ülkemiz ekonomisinin yapısal bir sorunu olarak finansal az gelişmişliği ve bunun çeşitli yansımalarını genel hatlarıyla inceleyeceğiz.

3.1. Finansal Az Gelişmişliğe Giden Yol

Finansal sisteme yönelik ilk beklenti tasarrufların yatırıma dönüştürülmesine aracılık işlevidir. Söz konusu işlevin yatırımcı açısından teminatı ise sisteme yönelik güvendir. Ülkemizdeki banka, aracı kurumlar ve sigortacılık sektörleri (genel olarak finansal sistem) ölçek ve etkinlik sahası olarak ülkenin sosyo- ekonomik dinamizmini tam olarak kavrayamamakta, gizilgücü finansal değerlere/

büyüklüklere yansıtmakta beklenen ölçüde etkili olamamaktadır.

Finansal sistemin gelişmesi için yatımcının sisteme karşı güçlü bir güvene sahip olması gereklidir. Söz konusu güveni ortaya koyan başlıca göstergeler; yüksek derecede finansal aracılık, istikrarlı bir mevduat tabanı ve fonların özel sektöre aktarımını yapan dinamik bir finansal sistemdir. Ancak, söz konusu özellikler

13 Bkz. DPT (2009). “İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı”, Ekim.

DPT.

14 İFM kapsamında yapılması gerekli düzenlemelere ilişkin bir değerlendirme için bkz. Sudi Apak ve Görkem Elverici (2008). “İstanbul’un Finans Merkezi Olması Projesinin Değerlendirilmesi”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, C. 38, s. 9-20.

(11)

gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) için olağan değildir. Örneğin, bazı örnekler dışında, 1980’lerde GOÜ’de banka varlıklarının GSMH’ya oranı düşük kalmıştır. Bunun yanında, bankacılık faaliyetindeki kurumlar kamu kâğıtlarının önemli bir yer teşkil ettiği varlıklarını kısa vadeli mevduat ile finanse etmektedir. Aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, GOÜ’lerde, yatırımcının güveninin kazanılamaması ve finansal sistemin sığ kalmasının altında; finansal varlıkların getiri oranının, istikrarsız ve negatif olabilen karakteri önemli rol oynamıştır. GOÜ’lerin söz konusu özellikleri geleneksel düzenleme araçlarının etkinliğini de bozmaktadır. Böylelikle söz konusu ülkelerde mevduat/GSMH oranı önemli dalgalanmalar göstermiş, finansal sistemin dayanıklılığı azalmış, sistem sermaye akımlarına karşı kırılgan hale gelmiş ve yatırımcının finansal sisteme yönelik güvensizliği artmıştır. 15 Nitekim aşağıda yer alan tablodan da anlaşılacağı üzere ülkemizdeki mevduat/GSYİH oranı, 1980-2003 döneminde kayda değer bir gelişme göstermekle birlikte, gelişmiş ülkelerdeki oranların gerisinde görünmektedir.

Tablo 2. Seçilmiş Ülkelerde Banka Mevduatı/GSYİH Oranları (1980-2003)

Ülke

1980-1989 Mevduat/GSYİH

1990-2003 Mevduat/GSYİH

2003 Mevduat/GSYİH

Değişim Katsayısı 1980-1989

Değişim Katsayısı 1990-2003

Fransa 64,72 62,99 70,77 0,03 0,08

Norveç 47,95 51,84 53,35 0,10 0,06

İsveç 48,91 39,65 37,39 0,05 0,04

ABD 61,02 56,84 60,37 0,04 0,07

Uganda 5,74 9,15 14,75 0,32 0,38

Türkiye 24,99 35,56 41,16 0,05 0,32

Kore 32,10 51,31 78,92 0,08 0,35

Malezya 90,63 105,57 123,44 0,29 0,23

Arjantin 18,74 18,77 23,05 0,21 0,35

Brezilya 29,05 34,30 27,23 0,45 0,45

Rusya n.a. 16,07 20,95 n.a 0,15

Ukrayna n.a. 15,54 23,24 n.a. 0,65

Kaynak: Suarez (2005: 14)’den derlenmiştir.

Sermaye hesabının serbestleştirildiği dönemde ülkemiz finansal piyasalarının derin ve güvenilir olmaması, tasarruf açığını kapatan sermaye hareketlerinin önemli sorunlar doğurmasına neden olmuştur. Önemli ölçüdeki sermaye giriş

15 Liliana Rojas-Suarez (2005). “Domestic Financial Regulations in Developing Countries:

Can They. Effectively Limit the Impact of Capital Account Volatility?”, Working Paper, No:

59, Center for Global Development, Internet: http://www.cgdev.org/content/publications/

detail/2729 (Erişim Tarihi: 18.04.2010). s. 8-13.

(12)

Bilsay Kuruç’a Armağan 535 çıkışları reel ekonomik faaliyetler üzerinde önemli etkiler yaratmıştır. Ülkemizdeki reel GSYİH’nın büyüme oranı 1990’lı yılların başından itibaren sermaye hareketleri ile ilişkili hale gelmiştir. 16 Bunun da ötesinde ülkemizde yaşanan finansal krizlerde yabancı portföy yatırımlarının önemli etkilerinin bulunduğu belirlenmiştir. 17 Dolayısıyla sermaye piyasalarının yurt içi yatırımcının güçlü/

istikrarlı talebi yerine yabancı yatırımcıların kararlarına bağlı olarak değişmesi ekonomideki dalgalanmaları ve kırılganlığı artırabilmektedir. Özellikle finansal baskı ve kriz dönemlerinde bu etki daha da net olarak gözlenmektedir.

Ülkemiz ekonomi ve finans hayatında 1980’lerde yaşanan dönüşüm sürecinin önemli bir parçasını da faiz oranlarının piyasa koşullarında ve gerçekçi olarak belirlenmesi teşkil etmiştir. Finansal varlıkların yatırım aracı olarak verimini artıracağı düşünülen bu politika ile tasarruf biçiminin finansal araçlara yönelmesi ve finansal sistemin kaynak transferini kolaylaştırması amaçlanmıştır. Bu bağlamda 1982 Banker Krizi’nin olumsuz etkilerine karşın Uras, 18 gerçekçi faiz politikasının etkisinde 1980–1990 yılları arasında toplam mevduatta ortalama yıllık % 60 oranında artış sağlandığının altını çizmektedir.

Bununla birlikte enflasyon oranından kısa vadeli nominal faiz oranının indirilmesi ile bulunan reel faiz oranı, ülkemizde ortalama olarak, 1970–1980 döneminde %-27,23; 1980–1990 döneminde %-11,38 ve 1990–2000 döneminde

%-4,91 oranında gerçekleşmiştir. 1970’lerdeki eğilimin aksine, 1980 ve 1990’larda, OECD ülkeleri başta olmak üzere negatif reel faiz döneminin dünyada kapandığı görülmekle birlikte, Türkiye’nin de dahil olduğu az sayıda ülkede negatif reel faiz geleneği sürmüştür. 19 Aşağıda yer alan tablodaki veriler incelendiğinde ise; ülkemizdeki negatif reel faiz oranının 1980–1989 döneminde

% -10,91 oranında ve 1990–2003 döneminde ise % -1,13 oranında gerçekleştiği görülmektedir. 20 21*

16 Ali Çulha (2006). “A Structural VAR Analysis of the Determinants of Capital Flows into Turkey”, Working Paper, No. 06/05, TCMB.

17 Örnek olarak bkz. Nurhan Yentürk (1999). “Short Term Capital Inflows and Their Impact On Macroeconomic Structure: Turkey in the 1990s”, The Developing Economies, C. 37 (March), s.

89-113, Korkut Boratav (2001). “2000/20001 Krizinde Sermaye Hareketleri”, İşletme ve Finans Dergisi, No: 186/Eylül, s. 7-17 ve C. Emre Alper ve İsmail Sağlam (2001). “The Transmission of a Sudden Capital Outflow: Evidence from Turkey”, Eastern European Economics, C. 39, S.2.

18 Güngör T. Uras (1993). Ekonomide Özallı Yıllar: 1980-1990. İstanbul: AFA Yayıncılık. s. 120.

19 Gerald Epstein ve Dorothy Power (2003). “Rentier Incomes and Financial Crises: An Empirical Examination of Trends and Cycles in Some OECD Countries”, Working Paper, Number 57.

April 9. Political Economy Research Institute. s. 8-13.

20 Bkz. Suarez (2005: 14-15).

21 Öte yandan, mevduat faizi reel getiri oranını ÜFE ve TÜFE’ye göre ölçen 2008/Ağustos-2009/

Ağustos dönemine ilişkin TÜİK verileri incelendiğinde her iki ölçüt için de 2 ay dışında pozitif reel faiz verildiği görülmektedir (bkz. http://www.tuik.gov.tr/Gosterge.do?id=3590&sayfa=giri s&metod=IlgiliGosterge, Erişim Tarihi: 14.10.2009).

(13)

Tablo 3. Seçilmiş Ülkelerde Reel Faiz Oranları (1980-2003)

Ülke

1980-1989 Reel Faiz

Oranı

1990-2003 Reel Faiz Oranı

2003 Reel Faiz

Oranı

Standart Sapma 1980-1989

Standart Sapma 1990-2003

Almanya 2,58 2,29 1,28 0,76 1,40

Japonya 0,69 0,53 0,30 1,32 0,74

İsveç 2,38 1,75 1,18 2,37 2,00

İngiltere 3,16 1,96 1,07 3,34 1,48

ABD 4,34 1,87 -1,12 1,97 1,50

İsrail -15,99 2,34 5,93 56,71 3,79

Türkiye -10,91 -1,13 12,38 34,19 10,91

Arjantin -40,30 -15,78 6,56 42,69 75,44

Şili 8,87 4,91 -0,08 12,41 3,76

Polanya -144,55 -36,86 2,99 261,04 137,46

Rusya v.y. -24,42 -9,19 v.y. 35,00

Bulgaristan v.y. -118,01 0,74 v.y. 279,86

Kaynak: Suarez (2005: 15) 22den derlenmiştir.

Finansal varlıkların enflasyonun üzerinde getiri sağlaması yatırımcının finansal varlıklara (sisteme) ve yatırım ortamına güvenmesi açısından gerekli şartlardan sadece birisini teşkil etmektedir. Bununla birlikte, sisteme yönelik güvensizliğin yapısal nedenlere dayanması yatırımcıyı finansal varlık dışı yatırımlara ve en iyi olasılıkla kısa vadeli yatırıma sevk ederek, finansal sistemin uzun vadeli kaynak yaratma kapasitesinin azalmasına neden olmaktadır.

TBB 23 2007/Haziran itibarı ile toplam mevduatın ortalama vadesinin 2,4 ay olduğunu ve BDDK 24 da 2008/Aralık itibarı ile % 14 ü vadesiz hesaplarda bulunan toplam mevduatın % 31 inin 1 aya kadar ve % 46 sının da 1-3 ay arasında vadeye sahip olduğunu belirtmektedir. Perspektif sunan bu veriler; yatırımcının geniş anlamda Türk ekonomisine ve onun bir yansıması olarak da bankacılık sistemine karşı duyduğu güvensizliği daha net olarak göstermektedir. Güven eksikliği ekonomik dalgalanmaların etkisiyle ekonomik büyüme hızının ve dolayısıyla

22 Suarez (2005), a.g.y.

23 TBB (2007a), “Türk Bankacılık Sistemi (Haziran 2007)”, Internet: http://www.tbb.org.tr / turkce /bulten/3%20 aylik/bankabilgileri/200706/default.asp (Erişim Tarihi: 16.04.2010). s. xi.

24 BDDK (2008). “Finansal Piyasalar Raporu”, Sayı 12 (Aralık), Internet: http://www.bddk.org.tr (Erişim Tarihi: 10.08.2010). s. 24.

(14)

Bilsay Kuruç’a Armağan 537 finansal gelişmenin de yavaşlamasına neden olmaktadır. Dünya Bankası 25 verilerine göre, ülkemizin 1970-2003 döneminde kişi başına gelirindeki büyüme oranı % 2’nin altındadır. Ülkemiz bu ölçüye göre belirlenen uzun dönemli büyüme oranında Latin Amerika ülkeleriyle çekişirken, Doğu Asya ve AB’ye yeni katılan ülkelerin gerisinde kalmaktadır.

Yüksek faiz aynı zamanda sermaye maliyetlerinin yükselmesine neden olmak suretiyle finansal ve ekonomik gelişmenin önüne de bir engel olarak çıkmaktadır. 2000-2001 krizini izleyen dönemde, Türkiye’nin kesintisiz büyüme performansı 2008’in üçüncü çeyreği itibarı ile 27 çeyreğe ulaşmıştır. 26 Büyüme ve ihracatın önemli ölçüde arttığı, faiz/enflasyon oranlarının düştüğü, doğrudan yatırımların sıçrama gösterdiği ve resmi verilere göre yoksulluğun kısmen de olsa azaldığı 27 söz konusu dönemde; Türk ekonomisinden, azalan bir eğilim gösterse de, 28 hala göreli olarak yüksek oranda reel faiz alınmasının ekonomik bir açıklaması bulunmaktadır. 29 Türkiye’nin sıcak para hormonu ile yürüyen bıçak sırtı ekonomisi ve kaotik siyasal huzursuzlukları ülkemizin risklerini artıran başlıca nedenlerdir. Bir de bunun üstüne geleneksel askeri/ güvenlik riskleri ilave edildiğinde ülkemiz tarihsel olarak tabi olduğu istikrarsız koşulların etkisinden çıkamamakta, karşılığında da yüksek faiz faturasını ödemektedir. Nitekim Dünya Ekonomik Forumu, 30 2007-2008 dönemine ilişkin değerlendirmesinde, makro ekonomik istikrar açısından ülkemizi Timor-Leste (31 inci sırada), Karadağ (33 üncü sırada), Rusya (37 inci sırada) Trinidad Tobago (62 nci sırada) gibi 131

25 Dünya Bankası (2006). “Turkey Country Economic Memorandum: Promoting Sustained Growth and Convergence with the European Union”, February 23, Volume I: Main Report, Internet: www.worldbank.org (Erişim Tarihi: 04.12.2010). s. 5.

26 BDDK (2008: iii).

27 Dünya Bankası ve DİE, 1994 yılında % 28,3 olan Türk halkının fakirlik oranının makro ekonomik istikrarsızlıklar nedeniyle (zaruri yoksulluk yönteminin esas alındığı) 2002 yılı itibarı ile ancak % 27 ye inebildiğini, fakirliğin azalmasında ekonomik büyümenin olumlu bir rolünün bulunduğunu belirtmektedir (bkz. Dünya Bankası ve Devlet İstatistik Kurumu (2005), “Turkey Joint Poverty Assessment Report.”, Volume I, August 8, Internet: www.worldbank.org.tr , Erişim Tarihi: 25.03.2009, s. 12-24). TÜİK verilerine göre ise, 2002-2006 döneminde yaşanan büyüme süreci yoksul sayısını azaltmakla birlikte, 2006 yılı itibarı ile harcama esaslı göreli yoksulluk yöntemine göre ülkemizde nüfusun % 14,5’unu teşkil eden 10,5 milyon yoksulun bulunduğu tahmin edilmektedir (bkz. http://www.tuik.gov.tr/ VeriBilgi.do?tb_id=23&ust_

id=7, Erişim Tarihi: 04.11.2010). Ayrıca TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti araştırmasının 2010 yılı sonuçlarına göre halkın % 46,2 si geliriyle ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmaktadır (bkz.

Cumhuriyet Gazetesi (2011). “Sorun Şiddetli Geçimsizlik.” 13.03.2011 Tarihli Nüsha).

28 Bkz. BDDK (2009). Structural Developments in Banking”, Issue 4, December, Internet: http://

www.bddk. org.tr (Erişim Tarihi: 10.03.2011). s. 12.

29 2011 yılı için ülkemiz ve diğer ülkelerin reel faiz oranlarının karşılaştırmalı bir analizi için bkz.

(http://blog.apregoa.com.br/wp-content/uploads/2011/01/realinterestratesranking01192011.

pdf, Erişim Tarihi: 15.03.2011).

30 Dünya Ekonomik Forumu (2008). “The Global Competitiveness Index 2007-2008”, Internet:

http://www.gcr.weforum.org/ (Erişim Tarihi: 26.11.2009). s. 17.

(15)

adet dünya ülkeleri/bölgeleri arasında 83 üncü sıraya yerleştirmiştir. Milliyet Gazetesi, 31 Jane’s Information Group’un (Birleşmiş Milletler’in 235 adet bağımsız devlet/bölge üzerinde, siyasi yapı, sosyal ve ekonomik eğilimler ve askeri ve güvenlik risklerinin değerlendirildiği) ülke riskine yönelik çalışmasında ülkemizin en istikrarlı 141 inci ülke olduğu belirtilmektedir. Kuşkusuz, bu tablo borç verenin ülkemize karşı duyduğu derin (ve çeşitli açılardan haklı) güvensizliğinin kaynaklarını vurgulayan bir izdüşüm niteliğindedir. Ayrıca kredi derecelendirme kurumlarının, küresel kriz koşullarında göreli performansı iyi olarak görünen, ülkemizin kredi notunu istenen ölçülerde yükseltmemesinin altında söz konusu politik risklerin neden olduğu güvensizliğin de payının olduğu söylenebilir.

Türkiye’nin yeni bir “kaplan” mı, yoksa “geçici bir yıldız” mı olduğunu soran Öniş ve Bayram 32 ise son dönemde yaşanan büyüme oranlarının, enflasyonun düşmesinin, doğrudan yatırımda ve özelleştirme gelirlerindeki artışın ve reform sürecinin; Asya Kaplanları benzeri bir performansın ilk aşamasının oluşmasına katkı sağladığını, bununla birlikte söz konusu ilk aşamanın sürdürülebilir büyüme önündeki engelleri kaldıracak uzun dönemli gelişme stratejileri ile tamamlanması gerektiğini; aksi halde Türkiye’nin kısa dönemli büyüme dönemlerini tecrübe eden geçici bir yıldız olmaktan kurtulamayacağını belirtmektedir. Yazarlar cari hesap ve yabancı sermaye ile küresel sermaye koşullarının uzun dönemli büyümenin sürdürülebilirliği önündeki en büyük engeller olduğunun ve yeni bir kaplan olabilmek için ise toplumdaki eşitsizliğin azaltılması, yeni iş sahaları yaratılması ve yoksulluğun ortadan kaldırılması gerektiğinin altını çizmektedir.

IMF, Dünya Bankası, OECD ve AB gibi uluslararası kurumların konuya ilişkin birçok yayını olduğunu ve bu yayınların hepsinde de sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için kamu açıklarının azaltılması, yapısal sorunların çözülmesi, daha fazla ekonomik serbestîye yönelinmesi gibi hususların ön plana çıkarıldığı bilinmektedir. Buna karşılık ülkemizdeki “finansal az gelişmişlik çıktısını” zaman içinde besleyen temel olguların; açık/gizli siyasal belirsizlikler, ekonomik istikrarsızlıklar, finansal ürün ve hizmet tüketicilerinin yeterince korunmamasından kaynaklanan belirsizlikler ve dolayısıyla güven eksiği olduğu söylenebilir. Bu yapının mutlak güvenilir bir ortamda yatırımcıya pozitif ve istikrarlı getiri sunan bir ekonomik çevreye meydan vermemesi ise, ülkemizde finansal varlıklara yönelen yatırımların azalmasına ve dolayısıyla finansal sistemin yeterince büyüyememesine neden olmaktadır.

31 Milliyet Gazetesi (2008a), “Türkiye İstikrar Liginde 235 Ülke Arasında 141 inci”. 26.03.2008 Tarihli Elektronik Nüsha.

32 Ziya Öniş ve İ. Emre Bayram (2008). “Temporary Star or Emerging Tiger? Turkey’s Recent Economic Performance in a Global Setting”, Working Paper, No: 805, October, Tüisad-Koç University Ecenomic Research Forum. s. 43-44.

(16)

Bilsay Kuruç’a Armağan 539 3.2. Ülkenin ve Ekonominin Gerçek İzlenimi

Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen milletler, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.

Atatürk İFM strateji belgesinde İstanbul’un finans merkezi olmasına yönelik izlenim yönetimi stratejilerine yer verilmiştir. Ülkenin ve ekonominin nesnel koşullarının bilincinde olunması kaydıyla bunun akılcı bir yaklaşım olduğu söylenebilir. Bu bölümde ülkenin ve ülke ekonomisinin gerçek izlenimine ilişkin belirlemelere yer verilmektedir.

3.2.1. Genel Olarak

Ekonomik büyümenin temel bileşenleri; toprağa, fiziksel donanıma ve insan kaynaklarına yapılan tüm yatırımları içeren sermaye birikimi, nüfus artışı ve buna bağlı olarak işgücündeki artış, teknolojik gelişmedir. 33 Önceki bölümlerde bahsettiğimiz gibi finansal sistemin büyümesi, sermaye birikiminin ve kalkınma sürecinin hızlanmasında büyük öneme sahiptir.

On yıllardır az gelişmiş, gelişmekte olan ve yükselen ülke gibi sıfatlarla anılan ülkemizin ekonomik başarımı yansıtan veriler açısından arzu edilen noktada olmadığı yukarıda yer alan tablodan anlaşılmaktadır. Ancak resmin bir de Türkiye’nin gizilgücünü sergilediğine ilişkin yargıları beslediğini düşündüğümüz iyi bir yüzünün olduğu düşünülmektedir.

2008-2011 yılları arasında Forbes Dergisi tarafından yayımlanan dünyanın en zenginleri listesinde sırasıyla 35, 13, 28 ve 38 kişi ile ülkemiz bir çok ülkeyi geride bırakmıştır. 34 Dünya genelinde ülkemiz 2005 yılı itibarı ile; satın alma gücü ve dolar cinsinden kişi başına GSYİH’da sırasıyla 69 uncu ve 60 ıncı, fiyat seviyesi endeksinde 64 üncü ve satın alma gücü ve dolar cinsinden GSYİH’da 21 inci ve 20 inci sıralarda yer almaktadır. Bu değerlerin nisbi önemini değerlendirmek gerekirse, ülkemizin satın alma gücü ve dolar cinsinden sahip olduğu GSYİH dünya GSYİH’nın sırasıyla % 1,02 ve % 0,82’lik kısmını teşkil etmektedir. 35 Öte

33 Metin Berber (2006). İktisadi Büyüme ve Kalkınma, Üçüncü Baskı, Trabzon: Derya Kitabevi.

34 Forbes Dergisi (2008a). “The World’s Billionaires: Special Report”, 03.05.2008 Tarihli Elektronik Nüsha, Internet: http://www.forbes.com/lists/2008/10/billionaires08_The-Worlds- BillionairesCountry OfCitizen1.html (Erişim Tarihi: 07.03.2008). Forbes Dergisi (2009). “The World’s Billionaires: Special Report”, 11.03.2009 Tarihli Elektronik Nüsha”, Internet: http://

www.forbes.com/2009/03/11/worlds-richest-people-billionaires-2009-billionaires_land.html (Erişim Tarihi: 12.03.2009). Forbes Dergisi (2011). “The World’s Billionaires”, Internet: http://

www.forbes.com/wealth/ billionaires#p _1_s_ acountry_-1__220 (Erişim Tarihi: 10.03.2011).

Hürriyet Gazetesi (2011), “Türkiye 38 Milyarderi ile Forbes’ta Sürpriz Dinamo Oldu, En Zenginlerin Serveti 4,5 Trilyon Doları Buldu”, 10 Mart 2011 Tarihli Elektronik Nüsha (Erişim Tarihi: 10.03.2011).

35 Dünya Bankası (2008). “2005 International Comparison Program Tables of Final Results”, February 2008, Internet: www.worldbank.org (Erişim Tarihi: 28.06.2010). s. 10.

(17)

yandan, satın alma gücü paritesine göre ülkemizin GSYİH’sı 2006 yılı itibarı ile IMF 36 sıralamasında 18 inci ve Dünya Bankası 37 sıralamasında da 17 nci sıraya yükselmiştir. Milli gelir hesabında baz yılı 1987 yılından 1998 yılına çekilmesi ve hesaplamada AB sisteminin esas alınması ile; satın alma gücü paritesiyle 941,5 milyar dolara çıkan ülkemizin GSYİH’sı 2008 yılı itibarı ile dünyada 15 inci sırayı almıştır. 38 Yukarıda yer alan tablonun ilk sütununda da GSYİH’daki durum karşılaştırmalı olarak sergilenmektedir.

Ülkemizin ekonomik geleceğini parlak bulan öngörüler bulunmaktadır. The Economist, 39 2006-2020 döneminde küresel GSYİH’nın % 3,5 büyüyeceğini ve bu büyümenin % 26,7 sinin Çin, % 15,9 unun ABD; % 12,2 sinin ise Hindistan’dan kaynaklanacağını tahmin etmektedir. Aynı çalışmada, % 1,3 seviyesinde olması beklenen ülkemizin küresel büyümeye katkısının ise, % 1,1 oranında katkı vermesi beklenen Japonya’nın önünde olması öngörülmektedir. Dünyanın en zenginleri listesinde bu kadar çok sayıda Türk vatandaşının bulunması, GSYİH rakamlarının bulunduğu seviye ve ülkemize yönelik küresel beklentiler etkileyici görünmekle birlikte, bu veri ve öngörüler ülkemizin kalkınmanın hangi durağında bulunduğuna yeterince ışık tutmaktan uzaktır. 40

Öte yandan çeşitli kurumların hazırladığı ülkelerin kalkınmışlık düzeyi ve rekabet gücünü irdeleyen endekslerde, gelişme göstermekle ve bazı sahalarda daha iyi görünmekle birlikte, ülkemizin genel olarak ortalama bir kalkınmışlık ve rekabet gücüne sahip olduğunun altı çizilmektedir. Bu endeksler arasında yer

36 http://www.imf.org/external/pubs/ft/ (Erişim Tarihi: 06.12.2010)

37 http://siteresources.worldbank.org/DATASTATISTICS/Resources/GDP_PPP.pdf (Erişim Tarihi: 06.12.2010).

38 http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/8672516.asp?m=1 (11.04.2010).

39 The Economist (2006). Foresight 2020 Economic, Industry and Corporate Trends”, The Economist Intelligence Unit, Internet: http://www.economist.com/ (Erişim Tarihi: 09.04.2010).

s. 7.

40 Son yıllarda dikkat çekici ölçüde doğrudan yabancı yatırım çekmekle birlikte, ülkemizin sanayileşme perspektifinden giderek uzaklaştığı bilinmektedir. Referans Gazetesi (2008), 2006 yılı itibarı ile, sanayinin GSYİH’daki payının Çin’de % 39, Hindistan’da % 16 ve Rusya’da

% 19 olduğunu buna karşılık, Türkiye’de 1998 yılında % 23,5 olan bu oranın 2007 yılı itibarı ile % 16,5’a gerilediğini belirtmektedir. Ülkemizde on yıllardır süregelen yüksek enflasyon- yüksek faiz döngüsü ve düşük kur-yüksek reel getiriye dayalı sıcak para finansmanı politikası şirketler kesiminin belli bir dönem kârlılığını desteklemekle birlikte; son tahlilde makro dengeleri bozmakta özel/kamusal borç yükünü artırmaktadır. Bu tablo sıcak paranın akışını etkileyebilecek konularda bağımsız karar alma yeteneğini zayıflatmış ve reel kesimi de giderek rantiyeleştirmiştir. Milliyet Gazetesi (2008b), İSO 500 kapsamındaki özel kuruluşların varlık finansmanı içinde 2006 yılında % 42,8 olan öz kaynak payının 2007’de % 43,4’e yükseldiğini ve 2006 yılında % 26,3 olan faaliyet dışı gelirlerin dönem kâr/zararı içindeki payının 2007 yılında % 35,6’ya yükseldiğini belirtmektedir (bkz. Referans Gazetesi (2008), “500 Büyük Sanayi Kuruluşundan Bir İyi Bir De Kötü Haber”, 24.07.2008 Tarihli Elektronik Nüsha ve Milliyet Gazetesi (2008b), “En Büyük Tüpraş, En Hızlılar Sider ve Çınar”, 24.07.2008 Tarihli Elektronik Nüsha).

(18)

Bilsay Kuruç’a Armağan541

I* II III IV V

(1) AB 14.960 (1) Almanya 1.530 (16) Japonya 1,8 (1) Liechtensein 118.000 (4) Azerbaycan 0,60 (2) ABD 14.580 (2) Çin 1.465 (25) İsviçre 2,4 (2) Katar 101.000 (20) Ukrayna 2,10

(3) Çin 7.800 (3) ABD 1.377 (34) Almanya 2,8 (10)ABD 48.000 (31) Norveç 2,50

(4)Japonya 4.487 (9) Hollanda 537,5 (46) Fransa 3,4 (30) İngiltere 37.400 (41) Romanya 3,60 (10) Brezilya 2.030 (12) G.Kore 458,4 (53) Tayvan 3,7 (51) Trinidad Tobago 28.400 (56) Avustralya 4,50 (11) İtalya 1.801 (19) Tayvan 273,4 (74) Yunanistan 4,4 (74) Botswana 15.800 (78) Bulgaristan 6,30 (15) Güney Kore 1.312 (21) Brezilya 200 (93) Kıbrıs 5,1 (81) Libya 14.900 (85) İtalya 6,80 (16) Endonezya 932 (23) Polonya 190,5 (134) Uruguay 8,5 (88) İran 13.100 (104) Almanya 7,90 (17) Türkiye 930 (32) Türkiye 141,8 (150) Türkiye 10,2 (89) Türkiye 12.900 (105) Türkiye 7,90

Tablo 4. Bazı Açılardan Türkiye ve Seçilmiş Ülkelerin Kıyaslanması (2008)

Açıklamalar:

I; Ülkelerin Satın Alma Gücüne Göre GSYİH’daki Sırası ve GSYİH (milyar dolar), II; Ülkelerin İhracat Gelirindeki Sırası ve Gelirleri (milyar dolar), III; Ülkelerin Enflasyon Oranındaki Sırası ve Enflasyon Oranları (%), IV; Ülkelerin Kişi Başına Gelire Göre Sırası ve Kişi Başına Gelir (dolar), V; Ülkelerin İşsizlik Oranındaki Sırası ve İşsizlik Oranları (%)

*Tablo 2008 yılı tahmini verileri çerçevesinde hazırlanmıştır. Parantez içi rakamlar ilgili konuda ülkenin dünya sıralamasındaki yerini göstermektedir.

Kaynak: CIA Factbook (Erişim Tarihi: 26.02.2009).

(19)

alan küresel rekabet endeksi, rekabetçilik endeksi, iş yapma kolaylığı endeksi ve dünya yönetim göstergelerine ilişkin değerlendirmeler aşağıda yer almaktadır.

Öte yandan ekonomik özgürlük endeksi ve yolsuzluğa ilişkin endeksler de ülkenin ve ekonominin yabancı gözüyle nasıl göründüğünü ortaya koymaktadır.

3.2.2. Küresel Rekabet Endeksi

Dünya Ekonomik Forumu kalkınmanın farklı safhalarındaki ülkelerin nitelikleri çerçevesinde küresel rekabet endeksi hazırlamaktadır. Buna göre ülkeler; üretim faktörleri odaklı, verimlilik odaklı ve yaratıcılık odaklı ekonomiler olarak üç sınıfa ayrılmaktadır. Dünya Ekonomik Forumu 41 tarafından yapılan analizde yer alan bazı sonuçlar aşağıda incelenmektedir.

Tablo 5. Kalkınmanın Aşamalarına Göre Seçilmiş Ülkeler

I II III IV V

Ermenistan Arnavutluk Arjantin Bahreyn Avustralya

Bengladeş Azarbeycan Brezilya Barbados Avusturya

Benin Bosna-Hersek Bulgaristan Hırvatistan Kanada

Bolivya Çin Şili Çek Cumhuriyeti Kıbrıs

Burkino Faso Kolombiya Malezya Estonya Fransa

Hindistan Ürdün Polonya Macaristan Almanya

Pakistan Kazakistan Rusya Malta Yunanistan

Uganda Kuveyt Güney Afrika Katar ABD

Özbekistan Libya Tayland Tayvan İngiltere

Zimbabve Venezuala Türkiye Trinidad-Tobago İtalya

Açıklamalar:I; 1 inci Aşama Ülkeler (2000 doların altında GSYİH), II; 1 inci ve 2 inci Aşama Arasındaki Ülkeler (2.000 dolar-3.000 dolar bandındaki GSYİH), III; 2 inci Aşama Ülkeler (3.000 dolar-9.000 dolar bandındaki GSYİH), IV; 2 inci ve 3 üncü Aşama Arasındaki Ülkeler (9.000 dolar-17.000 dolar bandındaki GSYİH), V; 3 üncü Aşamadaki Ülkeler (17.000 doların üstünde GSYİH).

Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu (2008: 9).

Ülkelerin kalkınmışlık ve rekabet gücünün değerlendirildiği küresel rekabet raporunda 131 ülke içinde, 2006–2007 döneminde 58 inci sırada olan ülkemiz 2007–2008 döneminde 53 üncü sırada yer almıştır. Söz konusu raporda ülkemiz, kişi başına GSYİH’sı 3.000 dolar-9.000 dolar arasında bulunan, verimlilik odaklı ekonomiler (efficiency driven) içinde ve kalkınmanın ikinci aşamasındaki ülke olarak sınıflandırılmıştır.

2007-2008 döneminde küresel rekabet endeksinin 3 alt endeksinde ülkemizin;

kurumlar, altyapı, makroekonomik istikrar ve sağlık ve temel eğitime ilişkin

41 Dünya Ekonomik Forumu (2008: 7-22).

(20)

Bilsay Kuruç’a Armağan 543 verileri içeren temel gereklilikler alt endeksinde 63 üncü, yüksek öğrenim/

meslek içi eğitim, piyasa etkinliği, işgücü piyasası etkinliği, finansal piyasa sofistikasyonu, teknolojik altyapı ve piyasa ölçeği verilerinden oluşan verimlilik geliştiriciler alt endeksinde 51 inci ve işletme sofistikasyonu ve yaratıcılık verilerini içeren yaratıcılık ve sofistikasyon etkenleri alt endeksinde 48 inci sırada olduğu görülmektedir. Raporda alt endekslerde yer verilen 12 ölçüt açısından ülkemizin 131 ülke arasındaki sıralamaları şöyledir; kurumlar (kurumsal çevre);

55 inci sıra, altyapı; 59 uncu sıra; makro ekonomik istikrar; 83 üncü sıra, sağlık ve ilköğretim; 77 inci sıra, yüksek eğitim ve meslek içi eğitim; 60 ıncı sıra, mal piyasası etkinliği; 43 üncü sıra, işgücü piyasası etkinliği; 126 ncı sıra, finansal piyasaların sofistikasyonu; 61 inci sıra, teknolojik hazır olma 53 üncü sıra, piyasa çapı; 18 inci sıra, iş sofistikasyonu; 41 inci sıra ve innovasyon; 53 üncü sıra.

Verimlilik odaklı ekonomilerde temel gereklilikler endeksinin % 40;

verimlilik artırıcıların % 50 ve yaratıcılık ve sofistikasyon etkenlerinin % 10 luk ağırlığa sahip olması nedeniyle, söz konusu raporda, ülkemizin içinde bulunduğu kalkınmışlık safhasındaki rekabetçi gücünün daha da ileriye götürebilmesi için temel gerekliliklerin ve verimlilik artırıcı etkenlerin geliştirilmesinin özel bir öneme sahip olduğu anlaşılmaktadır. Raporda ülkemizin yapısının bir sonraki kalkınmışlık safhasına yönelebilmek için yeterli görülmesine karşılık; altyapının, insan kaynaklarına sağlık ve eğitim yoluyla yapılan yatırımların ve işgücü piyasasındaki etkinliğin yetersiz olduğu vurgulanmaktadır. 42 Ulaştığı sonuçları burada değerlendirmeyeceğimiz raporun, 2000-2001 krizi sonrası yaşanan büyüme nedeniyle iyimser bir tablo çizmiş olabileceği düşünülebilir. Ancak bu iyimser tabloda dahi, ülkemizin makro ekonomik istikrar açısından 83 üncü sırada olması düşündürücüdür.

3.2.3. İş Yapma Kolaylığı Endeksi

Ülkemizin rekabet gücü ve bu kapsamda makro ekonomik istikrarı başka çalışmalarda da değerlendirilmektedir. Bu kapsamda Türkiye’nin girişim özgürlüğü açısından yeterince serbest bulunmadığı ifade edilmektedir.

Dünya Bankası tarafından yayımlanan İş Yapma Kolaylığı 2007 Endeksi’nde (Ease of Doing Business) ülkemiz bazı konularda parlak bir grafik çizememiştir.

Söz konusu sıralamada ülkemiz 178 ekonomi arasında; iş yapma kolaylığı açısından 57 nci; işe başlama kolaylığı açısından 43 üncü; ruhsat alma açısından 128 inci; çalışan istihdamı açısından 136 ncı; aktif kaydı açısından 31 inci;

kredi alma açısından 68 inci; yatırımcıların korunması açısından 64 üncü; vergi ödemeleri açısından 54 üncü; sınır ötesi ticaret açısından 56 ncı; sözleşmelerin uygulanabilirliği açısından 34 üncü ve iş sonlandırma açısından 112 nci sırada yer almaktadır. 43

42 Dünya Ekonomik Forumu (2008: 7-22).

43 Dünya Bankası (2007). “Doing Business Turkey 2008”, Internet: www.doingbusiness.org (Erişim Tarihi: 28.09.2010). s. 2.

(21)

3.2.4. Rekabetçilik Endeksi

Uluslararası Yönetim Geliştirme Merkezi (International Institute for Management Development/IMD) tarafından 4 temel ölçüt, 20 alt ölçüt ve 300 ün üzerinde unsur dikkate alınarak hazırlanan, Rekabetçilik Endeksi’nde ülkemiz 2006 ve 2007 yılları itibarı ile 55 ülke içinde sırasıyla 43 ve 48 inci sıralarda yeralmıştır. Ancak son on yılı değerlendiren kuruluş ülkemizi rekabet konusunda zemin kaybeden başlıca ülkeler arasında değerlendirmiştir. 44 Söz konusu raporda ülkemizin en başarısız olduğu alanların; kamu maliyesi, fiyatlar, temel teknolojik bilimsel altyapı ve eğitim ve istihdam olduğu belirtilmektedir. 45 Bunlara ilaveten ülkemizin rekabetçi gücünü asıl düşüren etkenin ise sıcak para finansmanına bağımlı hale gelmiş ekonomik, mali ve siyasi örgütlenme olduğunu bir kez daha vurgulamak gereklidir.

3.2.5. Dünya Yönetim Göstergeleri (WGI)

Dünya Bankası tarafından yayımlanan Dünya Yönetim Göstergeleri (Worldwide Governance Indicators/WGI) 212 ülke ve bölgeyi 6 adet temel ölçüt çerçevesinde değerlendirmektedir. Söz konusu ölçütler şunlardır; (ülke halkının hükümet seçimlerine katılımı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü vb. unsurları değerlendiren) ifade özgürlüğü ve hesap verebilirlik, (hükümetlerin yasalara uygun davranması, yurt içi şiddet ve terörizm vb. unsurları değerlendiren) siyasi istikrar ve şiddet/terörizmin yokluğu, (kamu hizmetlerinin etkinliği, kamu hizmetlerinin siyasi baskılara göre yapılmaması, politikaların tesisi ve sürdürülmesindeki etkinlik vb. unsurları değerlendiren) yönetimin etkinliği, (özel sektöre izin verilmesi ve teşvikinde düzenli politika ve düzenlemelerin mevcudiyetini değerlendiren) düzenleme kalitesi, (özellikle sözleşmelerin uygulanabilmesindeki ve kolluk gücü /mahkemelerin işleyişindeki vasıflar, suç ve şiddet gibi konular başta olmak üzere toplum kurallarına güven içinde uyum olup olmadığını değerlendiren) hukukun üstünlüğü ve (yolsuzluklar ve kamu gücünün elitler ve özel çıkar sahiplerince ele geçirilmesi suretiyle kamu gücünün özel çıkarlar için kullanılma derecesini değerlendiren) yolsuzluğun denetimi. 46 Dünya Yönetim Göstergeleri çerçevesinde ülkemizin diğer ülkelere göre konumu aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Tablonun ilk sütununda ilgili yönetim ölçütü, ikinci sütununda ilgili yönetim ölçütüne esas alt göstergelerin sayısı, üçüncü

44 IMD (2008). “The World Competitiveness Scoreboard 2007” ve “Press Release”, IMD, Internet: http://www.imd.ch/research/publications/wcy/upload/scoreboard.pdf ve http://www.

imd.ch/research /publications/wcy/upload /PressRelease.pdf (Erişim Tarihi: 28.03.2009).

45 Gündüz Ulusoy, Sumru Öz, Selçuk Karaata, Melsa Ararat, Burçin Yurtoğlu ve Hande Yeğenoğlu (2006). “Türkiye Küresel Rekabet Raporu 2006”, Ekim, TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu, Internet: http://ref.advancity.net/ (Erişim Tarihi: 27.02.2011). s. 47

46 Daniel Kaufmann, Aart Kraay ve Massimo Mastruzzi (2010). “The Worldwide Governance Indicators Methodology and Analytical Issues”. Policy Research Working Paper, No: 5430, June, The World Bank. Ayrıca ilgili endekslerin açıklaması için bkz. http://info.worldbank.org/

governance/wgi/sc_chart.asp (Erişim Tarihi: 25.03.2011).

(22)

Bilsay Kuruç’a Armağan 545 sütununda ilgili yönetim ölçütünün ilgili yıl itibarı ile değeri ve son sütununda da ilgili ölçüte göre ülkenin bütün ülkeler içindeki yüzdelik sıralaması yer almaktadır.

Bu kapsamda yüzdelik sıralamadaki değerin büyümesi ilgili ülkenin dünya ülkeleri arasında karşılaştırmalı konumunun iyileştiği anlamına gelmektedir. 47

Tablo 6. Dünya Yönetim Ölçütlerinde Türkiye (1996-2009) Yönetim Göstergeleri

Kullanılan Gösterge

Sayısı Yıllar

Yüzdelik Sıralaması

(0-100)

İfade Özgürlüğü ve Hesap Verebilirlik

15 2009 45.0

15 2008 44.7

11 2004 47.1

6 1998 29.8

5 1996 34.0

Siyasi İstikrar ve Şiddet/Terörizmin Yokluğu

9 2009 18.9

9 2008 22.5

8 2004 24.0

5 1998 14.4

4 1996 6.7

Yönetimin Etkinliği

12 2009 63.8

12 2008 63.3

10 2004 60.2

7 1998 48.1

5 1996 50.0

Düzenleme Kalitesi

13 2009 58.6

12 2008 58.5

11 2004 57.6

8 1998 67.8

6 1996 65.9

Hukukun Üstünlüğü

17 2009 58.0

17 2008 55.5

14 2004 58.1

9 1998 50.0

7 1996 51.4

Yolsuzluğun Denetimi

15 2009 60.0

15 2008 60.9

12 2004 52.9

7 1998 41.3

5 1996 55.8

Kaynak: http://info.worldbank.org/governance/wgi/sc_chart.asp (Erişim Tarihi:

25.03.2011).

47 http://info.worldbank.org/governance/wgi/sc_chart.asp# (Erişim Tarihi: 25.03.2011).

(23)

1996-2009 dönemine bir bütün olarak bakıldığında ülkemizin ifade özgürlüğü ve hesap verebilirlik ile siyasi istikrar ve şiddet/terörizmin yokluğu ölçütlerinde kendi içinde bir iyileşme gösterdiği görülmektedir. Buna karşılık yolsuzluğun denetimi ve hukukun üstünlüğü ölçütlerine göre kısmi bir iyileşme ve düzenleme kalitesi açısından ise gerileme yaşandığı anlaşılmaktadır. Dünya Yönetim Göstergeleri’nin bazı ölçütleri açısından ilgili dönemde gözlenen dönemsel iyileşmeler olumlu görünmekle birlikte; ülkemizin yukarıda yer verilen bütün yönetim göstergeleri açısından çoğu ülke ile birlikte OECD ortalamasının 48 da gerisinde kalması dikkat çekicidir.

3.2.6. Ekonomik Özgürlük Endeksi

Özellikle 2000-2001 krizi sonrası çeşitli sektörlerde yaşanan serbestleştirmelere karşın yabancı yatırımcılar genel olarak Türkiye’deki ekonomik girişim özgürlüğünün önünde hala engeller olduğunu düşünmektedir.

Tablo 7. Ekonomik Özgürlük Endeksinde Türkiye’nin Konumu (2008) Dünya Sıralamasındaki Yeri Ülke Adı Ülke Puanı

1 Hong Kong 90,2

2 Singapur 87,4

3 İrlanda 82,4

4 Avustralya 82,0

5 ABD 80,6

22 Kıbrıs 71,3

28 Ermenistan 70,3

41 Güney Kore 67,9

48 Fransa 65,4

57 Güney Afrika 63,2

74 Türkiye 60,8

80 Yunanistan 60,1

101 Brezilya 55,9

126 Çin 52,8

157 Kuzey Kore 3,0

Kaynak: The Heritage Foundation ve The Wall Street Journal (2008: 9-11).

48 2009 yılı itibarı ile yolsuzluğun denetimi ölçütüne göre OECD ülkelerinin ortalamasının yüzdelik sıralama değeri 89,9 iken ülkemizin yüzdelik sıralama değeri 60’dır. Anılan yıl itibarı ile OECD ortalaması ve Türkiye’nin aldığı sıralama değerleri diğer ölçütler için parantez içinde sırayla aşağıda yer almaktadır. Hukukun üstünlüğü (OECD: 90,1; Türkiye: 58,0). Düzenleme kalitesi (OECD: 90,4, Türkiye: 58,6). Devletin Etkinliği (OECD: 90,9, Türkiye: 63,8). Siyasi istikrar ve Şiddet/Terörizmin Yokluğu (OECD: 79,1, Türkiye: 18,9). İfade Özgürlüğü ve Hesap Verebilirlik (OECD: 91,6; Türkiye: 45,0) (http://info.worldbank.org/governance /wgi/

mc_chart.asp, Erişim Tarihi: 25.03.2011).

Referenzen

ÄHNLICHE DOKUMENTE

Des sa/a/res à moins c/e 2000 francs par mois En effet, dans notre apparent pays de cocagne, un grand nombre de couples ne peuvent plus vivre avec un seul salaire.. N'en déplaise

2019 2020 2021 I 2022 2023 2024 Ziele und Messgrössen______________________________JST SOLL SOLL | PLAN PLAN PLAN. Entsorgung radioaktive Abfälle: Das BFE schafft die

Neben dem Maschinenraum liegt eine Werkstätte; hier sind eine Drehbank, eine Bohrmaschine, eine Shapingmaschine, eine Schmirgelmaschine und ein Schmiedefeuer mit Ventilator

In the remainder of the paper, we will discuss three different types of strategies which are expected to help control, or even to reduce, the violence promoting impact of

Therefore, as a part of our work on conflict-resolution, security, and policy-making, Global Political Trends (GPoT) Center launched this Terrorism-Counter-Terrorism Statistics

Therefore, as a part of our work on conflict-resolution, security, and policy-making, Global Political Trends (GPoT) Center launches its Terrorism-Counter-Terrorism Statistics

However, it recommends four immediate steps toward addressing the stagnating uniformed personnel cost rate, remedying the lack of financial incentives for peacekeeping

Kantet ©e^jlaubere wSrenb ber ^«ftc auöbru(fHci^ öerlboten» ^urbe jemanb vbiefem atten gmvieber j^önbetn, fo ifl tt baö erflemrtl eon ben ^orfle^ern jured^t ju weifen,