• Keine Ergebnisse gefunden

InsideBubble Ekizceleroglu,Caner MunichPersonalRePEcArchive

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Aktie "InsideBubble Ekizceleroglu,Caner MunichPersonalRePEcArchive"

Copied!
6
0
0

Wird geladen.... (Jetzt Volltext ansehen)

Volltext

(1)

Munich Personal RePEc Archive

Inside Bubble

Ekizceleroglu, Caner

Marmara University, Faculty of Economics

24 April 2015

Online at https://mpra.ub.uni-muenchen.de/63896/

MPRA Paper No. 63896, posted 25 Apr 2015 15:51 UTC

(2)

BALONUN İÇİNDEN

Caner Ekizceleroğlu

24.4.2015 goo.gl/ tzAFZn

Cesse Colombo'nun yaklaşık bir yıl önce Forbes dergisinin web sitesinde yayınladığı bir m akaleyi okuyunca, farklı bakış açılarının ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bazen gerçekten olayın dışına çıkarak gözlemlemek gerekiyor. Türkiye ekonom isine de böyle bir bakış açısı gerekli. Son on günde Financial Times'ın Türkiye Eki ve Dani Rodrik'in Türkiye ekonomisi üzerine kaleme aldığı yazısı Türkiye ekonomisinin Türkiye dışından farklı algılandığını kanıtlar niteliktedir.

2002 yılından itibaren tarihinde görülmemiş bir on yıllık büyüme hikayesi yakalayan Türkiye, şu zamanda biraz sıkıntıya girmiş gibi görülmektedir. Özellikle tüketim harcamalarındaki inanılmaz genişleme, tüm süreç boyunca büyümeyi desteklemiştir.

Bunun yanında inşaat sektörü de AVM'ler, gökdelenler ve muazzam büyüklükteki altyapı projeleri ile büyümenin ikinci lokomotifi olmuştur. 2008 krizinde dahi, pek çok batı ekonomisi durgunluğa girerken, Türkiye (2009 hariç) büyümeye devam etmiştir.

Ancak bu boom -bust dalgası evrilerek balona dönüşmüştür. Hatta yedi sene önce küresel krizin sebebi olan balonun aynısına dönüşmüştür. Aslında aynı balon pek çok gelişen piyasa ekonomisinde de gözlenmektedir. İlk kez Çin'in krizden çıkmak için açıkladığı, kredi güdümlü ve altyapı yatırımı tabanlı, programı sonrasında gelişen piyasalarda balon oluşumu başlamıştır. Bu süreci dört trilyon dolar ile FED desteklemeye devam etmiştir. Bu "sıcak para" Türkiye gibi gelişen ülkelere akarak balonların şişmesini hızlandırmıştır.

Bu süreçte, ekonomi yönetimi ve siyasi otoritenin yaklaşım farklılıkları, faiz oranlarının aşağı yönlü baskılanmasını beraberinde getirmiştir. Yine aynı dönemde özel sektörün cazip gördüğü düşük oranlı yabancı para cinsinden kullandığı krediler ve edindiği borçlar tarihi seviyelere ulaşmıştır. Böylece ekonomik büyüme ve sürdürülebilirliği, t am amen düşük maliyetli kredi imkanlarına bağlı hale gelmiştir. Ucuz kredi bulunabildiği sürece balon patlamadan şişmeye devam eder. Diğer bir değişle bu işe yarar. Politik olarak, ucuz krediye dayalı büyüme, bir mucize edasıyla lanse edilmiştir.

(3)

Türkiye ek onom isi reel olarak 2002-2014 arasında yaklaşık %50 büyümüştür. Ancak bu büyüme özel sektörün borçlarını dört kat arttırmıştır. Bu borçların %90'ı yabancı para cinsinden borçlardır. Çok tehlikeli biçimde Türk Lirasının zayıflığı, artan bir risk unsuru haline gelmiştir. 370 milyar ABD doları düzeyindeki özel sektör borcunun ortalama 130 milyarı kısa vadeli borçtur. Son on yılda borçların artış hızı ekonominin büyüme hızından yüksek seyretmiştir.

Türkiye'nin GSYİH'nın yüzde 70'i tüketim harcamalarından oluşmaktadır. Tüketim harcamalarının ise büyük bir bölümü borçlanarak finanse edilmektedir. Bireysel k r ed iler d e v e k on u t k r ed iler in d e k i artış ciddi boyutlara ulaşmıştır. ATM'lerden yada cep telefonlarından bir mesajla onaylanan krediler Türkiye ekonomisine sınırsızca girmektedir. Diğer yandan tasarruf oranları tarihi düşük seviyelere gelmiş durumda. Gelişmekte olan ortalama bir ülkede tasarru f or an % 3 3

(4)

sev iy eler in d e ik en b izd e sad ece % 1 2 -13 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Harcama çılgınlığı da bu oranın düşmesinde bir etken haline gelmiştir.

Ancak Dani Rordik'e göre bu hızla artan borçluluk ve borçla büyüme döneminde iki önemli değişiklik meydana gelmiştir. Birincisi, yabancı sermayeye olan bağımlılık artarken para basma gerekliliği azalmıştır. İkincisi, kamu borçlanmasının yerini özel sektör borçlanması almıştır.

Soldaki grafikte 1998 yılından 2014 yılına kadar ki büyüme ve cari açık ilişkisi gösterilmektedir. Bu sonuca göre büyümede yüzde bir artış cari açığın yüzde 0,4 (GSYİH'nın yüzdesi olarak) oranında artması anlamına geliyor. Diğer bir değişle daha çok büyümek için daha çok cari açığı vermek durumunda kalınmaktadır.

An cak b u d u r um 2005 yılından sonra değişmiştir. Artık aynı düzeyde büyüyebilmek için daha çok cari açık vermek durumunda kalınmıştır. Bu da beraberinde dış finansman kaynaklarına olan bağımlılığı arttırmıştır. Aslında bu kırılma aynı zamanda makro ekonomik politikalar ile ilgilidir. İktidar olduğu gün Derviş'in hazırladığı ekonomik programı uygulayan bir hükümet, bu programın b it m esi ile, t ah m in i 2 0 0 6 -2007, yeni ve tutarlı bir makro ekonomik program ortaya koyamamıştır.

Hükumet, kamu sektörü açığını kamu sektörü fazlasına dönüştürmeyi başarmıştır.

Ancak bunu yaparken özel sektörün dengesini ciddi şekilde bozmuştur. Özel sektörün daha uygun koşullardaki krediler ile aşırı borçlanması teşvik edilmiştir.

Finansal disiplin sağlanamadığı gibi daha da bozulmuştur.

(5)

Siy asi alanda ortaya çıkan olumsuz durumlar ekonomi yönetimini de etkilemiştir.

Piyasaların itibar ettiği isimler itibarsızlaştırılmıştır. Merkez Bankasına yönelik eleştiriler açık açık siyasi baskı halini almıştır. Bununla birlikte, borç sarmalı ile u zu n v ad ed e b üyümenin sürekli kılınamayacağı anlaşılmıştır. Gerekli olan yapısal reformların ise çok çok gecikmiş ancak halen daha yapılamamış olması, ayrı bir olu m su zlu k t u r .

Sayın Rodrik'in önlemleri daha çok mevcut borçlanma hızını azaltmaya ve tasarrufları arttırarak bu durumdan bir çıkış yolu bulmaya yönelik. Yapısal reformların ise seçim sürecinde pek mümkün görülmemektedir. Her halükarda or t ad a d u r an b ir b or ç v ar v e on u öd em ek için g elirinizi arttırmak durumundasınız.

Çünkü borcunuz geliriniz ile orantılı değil çok çok daha fazla artmış durumda.

Nihayetinde tabloyu kısaca bir kaç madde ile özetlersek;

• Ekonomik büyüme giderek yavaşlamakta ve bu durum dünya genelinde kabul görmüş gibi.

• Enflasyon kontrol altına alınamamakta.

• İşsizlik giderek artmakta.

• Merkez Bankası piyasalara liderlik etmekten çok piyasanın arkasından sü r ü k len en b ir g ör ü n ü m ser g ilem ek t e.

(6)

• Lira'da ki kırılganlık dış borçların temerrüte düşme riskini arttırıyor.

• Seçim ler e 4 5 gün kala tüm piyasalar soğumuş durumda, ancak ortaya çıkan tablo aslında seçim sonuçlarının çok fazla bir şey değiştirmeyeceği yönünde g ör ü n m ek t ed ir .

Sonuç olarak, ekonomi yönetimindeki iktisatçılar politika taşeronluğunu bırakmalıdır. Artık kredi genişlemesine dayalı büyümenin sürdürülemez noktaya geldiğine dair inançlar kuvvetlenmektedir. Acilen bir makro ekonomik programın uygulanmaya başlaması gerekliliği artmaktadır. Daha acil olanı ise programın tartışılmaya başlanması ve titizlikle uygulanacağını piyasalar a lan se et m ek t ir . Yurt içi ve yurt dışındaki ekonomik itibar kaybı bir nebze giderilebilir. Ekonomide, politika yapıcılar için acil ve agresif müdahale dönemidir. Her kur dalgalanmasında, her dolar rekorunda tekrar tekrar aynı şeyleri tartışmanın öt esin e g eçilm elidir .

Referenzen

ÄHNLICHE DOKUMENTE

Bahar (2006) çalı masında turizm gelirleri ve GSMH 1963–2004 dönemi için VAR modeli kullanılarak incelenmi ve turizmin ekonomik büyüme üzerinde olumlu bir etki

Bu çalı mada, heterojen paneller için birim kök testi kullanılarak hem ilk defa Türkiye’de iller itibariyle suç oranlarının sürekliliği analiz edilecek hem de Lima

Yukarıda sunulan literatür taramasının ı ığı altında, Türkiye üzerine yapılan çalı malardan çıkan AB ile Türkiye arasında yakınsamanın olmadığı sonucu,

Özel sektör açısından ise durum 1966 1979 döneminde kamu sektörü ile benzerlik gösterirken, ithalat, ihracat ve endüstri içi ticaret fiyat maliyet marjını negatif

Bu notta bir belirsizlik göstergesi olarak ekonomik politika belirsizliği endeksi (EPBE) ABD ve Avrupa örnekleri verilerek ayrıntısıyla tanıtılmakta; Türkiye

Türkiye ekonomisinin uzun dönem büyüme trendinin, özellikle uluslararası derecelendirme kuruluşlarınca “yatırım yapılabilir” statüsü ile değerlendirilmeye

Küresel Ekonomi ve Türkiye Açısından G20’nin Bugünü ve Geleceği 1 2015 yılında dönem başkanlığını Türkiye’nin üstlenmesi beklenen “20’ler Grubu”nun (Group of

Bu soruyu yanıtlamak için bu proje, Türkiye otomotiv sektöründe faaliyet gösteren tedarikçi firmalara ürün tasarımı ve üretim süreçleri hakkında ÇUġ‘lar